Karantinada Zaman

Görünmeyen bir virüs geldi, görmediklerimizi görünür kıldı. Yakınlarımızla bir araya gelip gürültülü sohbetler etmeyi, günlük sıkıcı rutinlerimizi, özgürce sokağa çıkmayı, ellerimizle her yere dokunmayı, sabah söylenerek kalkıp işe gitmeyi özledik. Ne kadar konfor içinde olduğumuzu fark ettik. Evlerin içinde kendi zamanımızla baş başa kalınca ne yapacağımızı şaşırdık. 

Ben bu süreçte zamanımızı kendimizin planlamadığını fark ettim. Bunda okumakta olduğumu kitabın da etkisi oldu şüphesiz. Momo, (Michael Ende) Zaman Tasarruf Şirketinin, insanlardan çaldığı zamanı kurtarmaya çalışan bir kız çocuğunun muhteşem hikayesi. 50 yıl önce yazılan bu çocuk kitabı günümüz yaşantısına ışık tutuyor.

Sabah uyanışımız, kahvaltımız, öğlen yemeğimiz hep okul ve iş zamanına göre ayarlanmış durumda. Eve gelme zamanı belli, akşam yemeği, ders saati, belki kitap okuma ve yatış. Şimdi iş ve okul için dışarı çıkamıyoruz. Ev okulu ve evden çalışmanın nasıl olacağını hep merak ederdim. Örgün eğitimin kalıpları ve farklı öğrenme şekli olan çocuklar için yetersizliği rahatsız ederdi beni. Evden çalışmanın güzel olacağını düşünürdüm. İnkar edemem hala çekici bir yanı var ama hiç o kadar kolay değilmiş. Çünkü unutmuşuz, kendi zamanımızı yönetmeyi, keyifle ve verimli bir şekilde çalışmayı, canı sıkılan çocuklarla ne yapacağımızı.

Yüz yıl önce evlerden çıkmayın dense muhtemelen bu kadar zorlanmazdık. Sanayileşme ile konforumuz artarken, farkındalığımız azaldı. Zihnimiz her zaman kolay yoldan gitmeyi seçer. Bizi peşine takıp götüren lokomotifi yadırgamadık bu yüzden. Etrafa bakıp yeni yollar deneme ihtiyacımız olmadığından, bir çok şeyi kaçırıyorduk belki ama rahattık. Çocuklar okula, çalışanlar işe. Evde kalmak gerekince bir rahatsızlık sardı bizi. Bedenimiz evde dursa da zihnimiz dünyayı geziyor. O kadar fazla uyarana maruz kalmaya alışmışız ki, dikkatimizi sabitlemekte zorlanıyoruz. Çocuklar için evde tıkılıp kalmak daha da zorlayıcı. Hareket ve oyun ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalabiliyoruz. Bahçeli ev hayalleri kurarken apartman dairelerinde kendimizi hapis etmiş durumdayız.

Rahatsızlıktan Gelişime

Karantina zamanında bütün bu rahatsızlıklarımı da  fark ettim. Fark etmek iyidir. Değişimin ilk basamağı. Bundan sonra neyi seçeceğimizi, bu rahatsızlıklarımız üzerinden belirleyebiliriz. Bizi rahatsız eden durumları gözden geçirip iyileştirebiliriz. 

Istakozların nasıl büyüdüğü ile ilgili bir hikaye vardır. Istakoz büyüdükçe kabuğu onu sıkmaya başlar. Bu rahatsızlık ona bir sinyal vermektedir. Kabuğunu değiştirme vakti gelmiştir. Bir kaya kovuğuna girerek mevcut kabuktan kurtulur ve yenisini yapmaya başlar. Böylece biraz daha büyüyebilecektir. Bu hikaye üzerinden “Stresli zamanların büyümenin bir işareti olan zamanlar olduğunu” vurgular Abraham J. Twerski.

Bu dönem de şüphesiz bir çok değişime yol açacak. Dijital çağa geçiyoruz diyor yorumcular. Artık insanlar mekanlardan bağımsız ortamlarda toplanabilecek, eğitim dijital ortamda yapılabilecek diye ön görüyorlar. Olasıdır ki zaten başladı. İlk online terapimi yaptım bu süreçte ve kolaylığına şaşırdım. Tabi ki her durumda kullanılabilir değil ama bir çok açıdan da tasarruf sağlıyor. Mesai saatleri dışında, farklı şehirlerden görüşme imkanı mesela. Zamandan ve mekandan bağımsız bir özgürlük hali, mümkün mü? Felsefi meselelerle konuyu dağıtmayım ama artık kendi zamanımızı yönetmenin gerekliliği ortaya çıktı benim için. Bu o kadar da kolay değil. Sağlam bir iç motivasyon gerekiyor.

Bunu başarabilmek için hayatta neye sahip olmak istediğimizden önce, ne olmak istediğimizi bulmamız lazım. Erich Fromm’un ‘Sahip Olmak ya da Olmak’ adındaki ufuk açıcı kitabına atıfta bulunarak söyleyebilirim ki; bu sadece gereksiz eşyalar, kıyafetler, çantalara sahip olmakla kalmıyor. Nasıl bir ilişki istiyorum, nasıl arkadaşlar, nasıl çocuklar istiyorum boyutuna inmiş durumda.  Asıl soru şu olmalı; bu ilişkilerde ben nasıl olmak istiyorum? Nasıl bir arkadaş, nasıl bir anne, nasıl bir çalışan, işveren olmak istiyorum? Kendi zamanımızı yönetmek, lokomotifin başına geçmek demek. Ekonomide krizi fırsata çevirmek diye bir tabir vardır.Durup düşünmeyi başarabilirsek hayatımızın geri kalanı için fırsatlar oluşturabiliriz. Ve zaman bizim zamanımız ise kendi günlük planımızı oluşturmamız lazım. Hayatı yaşamak istediğimiz şekliyle rutinler oluşturmak şu an elimizde. Elimizde olmayanlara değil, olanlara odaklanalım. Artık durup, derinlerden gelen sesimize kulak vermek zamanıdır.